Yunan Tanrılarının Doğduğu Ada:RODOS


Lindos
Bir kış daha bitti işte. Cemreler birer birer düştü. Önce havaya, ardından suya ve son olarak da toprağa... Aslında bir de dördüncü cemre var, gezgin ruhların yüreğine düşen. Güneş yüzünü göstermeye başlayınca, işte o cemre harekete geçiriyor zihni. Geçmiş güzel anıların ya da bu güzel anılara dahil olması umudu ile çizilen yeni rotaların hayali dolduruyor boş zamanları. Albümler karışıyor, eski anılarda yeniden çıkılıyor o güzel yolculuklara... İzlenen bir film, okunan bir kitap, tesadüfen denk gelen bir fotoğraf yeni hayalleri tetikliyor bir anda. Gitmek, en çok bugünlere yakışıyor...

İşte öyle günlerden birinde iken, henüz yapılmış bir yolculuğun bavuldan çıkan anıları tazecikken, ben yolculuk günlüklerimde bloğa dahil olmak için bekleyen eski rotalardan biri ile devam etmek istedim yazmaya. Yeni gezi, burada yerini almak için sırasını bekler dedim. Belki yapılacak yaz tatili planlarında yer bulur düşüncesi ile komşuya yapılan bir geziden bahsedeceğim bu sefer. 
Mandraki Limanı girişindeki bronz geyik heykeller
Rodos, komşumuz Yunanistan'a bağlı oniki adanın en büyüğü... Adanın tarihi geçmişi oldukça zengin. Bu zenginliği de başıboş bırakmamak için korsanlar, şövalyeler olmuş ada hayatında hep. Şimdilerde turistlerin gezdiği sokaklarda bir zamanlar, şövalyelerin yaşadığını bilmek tuhaf bir duygu... Ama, kim bilir belki yüzyıllar sonra da bizler için aynı duyguyu yaşayacak zamane insanı. "Bir zamanlar bu topraklarda, kendi türüne zarar vermekten, sahip olduğu doğal ve kültürel güzellikleri koruyamayan, barışa hasret insanlar yaşamış" derler mi?
Mandraki Limanı açıklarından adanın genel görünümü
Benim adaya ulaşım tercihim İstanbul'dan uçakla gitmek oldu. Ama Marmaris'ten hergün kalkan feribotlarla da adaya ulaşım mümkün. Konaklama için ise, eski şehre de yakın olacağımız, yeni şehir merkezinde bir otel seçtik.

Atlantis City Otel, ( http://www.booking.com/hotel/gr/atlantis-rhodes.tr.html ) şehrin merkezinde, küçük ama temiz ve güvenli bir otel. Adanın uzak noktalarına yapacağımız geziler haricinde, otelin güzel konumu nedeniyle araba gereksinimi olmadı.  Sahile, eski şehre günün her saati yürüyerek gidebildik. Yakın çevreye yapılabilecek turlar için firmalar da hemen otelin yanı başında. En önemlisi Rodos’ta akşam yemeği için önerebileceğim en güzel adres TAMAM Restorant’ın neredeyse dibinde.

TAMAM restorant küçücük bir aile işletmesi. Anne mutfakta, baba ve kızlar serviste çalışıyor. Dışarıda kuyrukta bekliyor insanlar. Yiyip kalkıyorsunuz. Öyle uzun uzun, masa sohbeti yapmak gibi bir lüksünüz yok. Tatilde, fast food ya da sağlıksız yemek arzu etmeyenlerdenseniz, bence adres aramaya gerek yok. Gezi boyunca bütün akşam yemeklerindeki adresimiz burası olunca, yemeklerin neredeyse hepsini deneme fırsatımız oluyor. Her biri çok lezizdi. Porsiyonlar oldukça büyük ve doyurucuydu. Yemek sonundaki sakızlı mastika ve vişne reçelli dondurma ikramları da ayrıca güzeldi. Genelde yazılarımda adres vermek istemesem de, bence Rodos için TAMAM restorant'ın adı zikredilmeden bu yazı eksik kalırdı. 😉🙊
Elie Plajı
Otelden yürüyerek 5 dakikada sahile inebilmek mümkün. Sahil, boydan boya plajla dolu. Biz bir gün Akvaryum plajını, bir gün Elie plajını denedik. Şehrin merkezinde böylesine temiz plajdan denize girmek, büyük konfor... Konumları nedeniyle adları farklı olsa da, aslında boydan boya uzanan sahilde yer alan birbirinin benzeri plajlar bunlar... Kum ve  ince çakıl karışımı...5 EUR'ya şemsiye kiraladığınızda, bütün gün kalabilmeniz sorun olmuyor. Sürekli yiyecek için aperatif, soğuk içecek gezdiren birileri var sahilde. Arzu edilirse, plajın hemen dışında yol kenarında meyve arabaları da oluyor.  Her plajın tuvaleti ve değişim kabini de var.
Anthony Quin Kumsalı
Bir adada olunca, sadece şehir merkezindeki plajlar yetmiyor insana. Adanın daha tenha yerlerindeki koylar da merak uyandırıyor. Gelmeden önce yaptığımız araştırmalarda bu şekilde çok koy olduğunu öğreniyoruz ama, araba kiralamak istemediğimiz için, tercihimizi sadece Antony Quin kumsalı için yapıyor ve oraya da taksi ile gidiyoruz. (Merkezden 25 EUR) Otobüsle ulaşım da mümkün bu koya. Ama sıcakta otobüsten inince 1 km. kadar yürümek gerekiyor ki, bu kanımca biraz zor olabilir. Koy, tercih ettiğimize değecek güzellikte. Biz sabah erken bir saatte ulaştığımız için, şezlong seçiminde zorlanmadık. Ama günün ilerleyen saatlerinde gelindiğinde, küçük ve kalabalık olması nedeniyle şezlong bulmak mümkün olmayabilir. 

Auvergne Hanı, sonradan cephanelik olmuş

Ada içinde gezilecek yerler de oldukça fazla. Sonuçta, Yunan Tanrılarının doğduğu söylenen bir ada burası. Güneş Tanrısı Helios'un, en sevdiği nymphası Rhodon'a hediye... Sonrasında da, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış bir adanın, tarihi kalıntılardan yoksun olması mümkün değil elbette. Ama yine de Atina ya da Roma benzeri bir şehir beklentisinde olmamak gerek... Boyutu ile orantılı olarak, eski şehir içindeki sınırlı sayıdaki tarihi mekan da UNESCO tarafından koruma altında. Asıl amaçları kutsal toprakları ziyarete giden hacı adaylarına sağlık hizmeti vermek olan St. Jean Şövalyelerinin merkezi olan bölgede, o günlere ait birkaç eser görmek mümkün. Adanın, Osmanlı egemenliğine geçtiği dönemlerden kalma eserler de bu tarafta.

Yol boyunca peş peşe sıralanan binaları hep farklı ülke Şövalyelerine ait hanlar olarak kullanılmış Arnavut kaldırımlarıyla dikkat çeken Şövalyeler sokağı, bu yolun sonundaki Büyük Üstadlar Sarayı,  Hipokrat Meydanı, Yahudi Şehitleri Meydanı, Süleyman Cami, Saat kulesi, Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi, Yahudi Mahallesi, oradaki sinagog… Her biri yürüme mesafesi içinde gezilebilecek yerler. Gezerken soluklanılabilecek saklı bahçeler, kafelerle dolu eski kent sokakları. Sonuçta kaybolma veya güvenlik riski olmayınca, olabildiğince sokaklara girip çıkmak en güzeli... Her gezginin gözü, gönlü farklı tatlar görme derdinde olunca, gezerken karşılaşılacak süprizleri de kestirmek mümkün olmuyor.

Güneş Tanrısı Helios şerefine yapılan Akropolis  de ada merkezindeki görülmeye değer yerlerden. Agios Stefanos tepesinden gün batımında görülen manzara, Asos'taki Akrapolden görülen manzaranın yanından geçmez belki ama, yine de yapıldığı dönem göz önünde bulundurulduğunda, oldukça büyük sayılabilecek Helenistik stadyum ve tiyatro alanı etkileyici...
Adanın gezilecek yerleri ile ilgili en güzel ve toplu bilgiye http://www.rodosadasi.net/ adresinden ulaşmak mümkün olduğu için, ben detaylara girmiyor, bahsettiğim yerlerin fotoğraflarını aşağıya koyuyorum. Ama, Yahudi Mahallesi içindeki sinagogun hemen yanı başındaki müzede yer alan, 2.Dünya Savaşı sırasındaki Türkiye'nin Rodos Büyükelçisi Selahattin Ülkümen'e özel hazırlanmış anma bölümünün de görülmesi gerektiğini bir dipnot olarak düşmek istiyorum. Büyükelçimizin 2. Dünya Savaşında kıyımdan kurtardığı  Türk vatandaşı 42 Yahudinin Gestapo kayıtlarından alınan kimlikleri de müzede sergileniyor. 
Rodos Büyükelçimiz Selahattin Ülkümen ve Türk vatandaşı Yahudilerin Listesi

Şövalyeler Sokağı
Büyük Üstadlar Sarayı
Büyük Üstadlar Sarayı ve Şövalyeler Hastanesi
Kanuni Sultan Süleyman Camii (Yapım Yılı 1523)
Saat Kulesi (Yapım Yılı 1851)
Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi
Sokrates Sokağındaki dükkanlarda sergilenen seramikler
Hippokrates Meydanı
Yahudi Şehitleri Meydanı
Ticari Limana çıkan kapıda Meryem Ana Kilisesi kalıntıları
d'Amboise kapısı çevresindeki orijinal Bizans surları
Rodos eski kent içi sokakları
Rodos'un tepesindeki Akrapol
Adanın gidilebilecek uzak noktalarından biri de adanın doğu yakasındaki Lindos. Kalınacak gün sayısı dikkate alınarak, bence bir Rodos gezisinin olmazsa olmazlarından biri burası... Günübirlik geçilmemişse adaya, kanımca bir gün eski şehirde gezmeye ayrılırsa, bir günü de Lindos keyfi için cepte tutmak şart. Geri kalan günlerde yapılacaklar, gezginlerin gönlüne bağlı...

Az önce de belirttiğim gibi, biz araba kiralamayı tercih etmediğimiz için, otelin hemen yanı başındaki tur firmalarından birinden, günübirlik Lindos turu kiraladık. Tur otobüsü, adanın belirlenen noktalarından, belirlenen saatlerde kayıt yaptırmış yolcuları alarak, Faliraki üzerinden yaklaşık 1 saatte Lindos'a gidiyor.  Faliraki, bizim Kemer-Antalya arasındaki herşey dahil oteller benzeri otellerle dolu. Adanın asıl eğlence merkezi burasıymış. Böyle bir yerde olmak için, Türkiye'den Rodos'a gitmeye değeceğini düşünen var mıdır bilemem, ama Türkiye'deki benzer otellerin konforundan habersiz yabancılar için, tercih sebebi olabilir. Sahil şeridini kapatan dev otellerin kenarından geçerek devam ediyoruz biz yolumuza... Otobüs, Lindos'a varmadan bir noktada kenara çekiyor ve inip o noktadan, az sonra içine gireceğiniz güzelliğin fotoğrafını çekmenize izin veriyor.

Yol kenarından Lindos Manzarası
Lindos, çok çok çok güzel bir yer. Kıyıda, kule gibi yükselen bir uçurumun kenarına yerleşmiş kentte yaşam milattan öncesi yıllara kadar gidiyor. Stratejik konumu nedeniyle, adanın en gözde yerleşim yerlerinden biri olmuş hep. Araçların kente girişi yasak olduğu için, kent meydanına yakın bir yerde arabadan iniyoruz. Tura katılanların bir kısmının amacı Lindos sahilinden denize girmek, bir kısmının amacı ise bizim gibi, Yunanistan'ın Atina Akropolü'nden sonraki en büyük ikinci akropolünü görmek...

Daracık sokaklarda, begonviller ile süslenmiş, bembeyaz badanalı mavi pencere pervazlı evlerin arasında gezmeye başlayınca, gerçekten bir Yunan adası havası hissediyoruz. Ama labirent gibi sokaklarda kaybolup yorulmadan önce, tepedeki Akropole çıkmak en iyisi. Bu zorlu tırmanış için, kent merkezinden eşek kiralamak da mümkün. Biz yavaş yavaş yürüyerek çıkmayı tercih ediyoruz. Yürürken gördüğümüz mavi beyaz evlerin avlularında saklı güzellikleri fotoğraflamak da mümkün oluyor böylelikle…


Lindos'taki eşek taksi durağı


Akropol yolunda gözüme takılanlar

Akropol yolunda karşıma çıkanlar

Akropol yolunda gözüme takılanlar

Akropol yolunda gözüme takılanlar
Akropol çok güzel. Kazı çalışmaları bir yandan devam ediyor hala. Ama o yokuşu tırmanınca insanı karşılayan manzara müthiş. Kazılar sonucu ayağa kaldırılan Athena tapınağı da oldukça etkileyici... Bir zamanlar, buralarda Büyük İskender'in, Troyalı Helen ile Herakles'in gezdiğini bilmek, adımları ürkerek attırıyor insana... Onlar, benim baktığım bu manzaraya bakarken ne hayal ettiler acaba, diye düşünmeden edemiyorum doğal olarak. Her tarihi ören yeri gezisinde olduğu gibi, geçmiş uygarlıklarda yaşayan insanların estetik duygusuna hayran kalıyorum birde. Bizden yüzyıllar sonrasına kalacakların beton ve demir yığınları olacağını hatırlayınca da boynum bükülüyor bir anda... Akropol'deki manzarayı içimize sindirip, Lindos'un güzel taşlı, dar sokaklarında kaybolmaya gidiyoruz.  
Lindos Akropolü
Lindos Athena Tapınağı

Lindos sokakları da bir harika. Bembeyaz evler, hediyelik eşya dükkanları, restoranlar ve cafelerle dolu her yer. Soluklanmak için oturulacak her yer ayrı lezzet, girilen her dükkan başka bir estetik sunuyor insana. Burada geçirilecek bir kaç saati denize girerek de değerlendirmek mümkün ama, serin çardak altlarında oturup, ev yapımı dondurma yemek ya da teraslara konumlanmış lokantalarda, eşsiz ada manzarasına karşı taze balık keyfi yapmak da ayrı bir haz veriyor insana.

Lindos Sokakları
Lindos'da yerel kıyafetli halkı simgeleyen biblolar
Lindos'ta keyif noktalarından herhangi biri
Eğer bizim gibi uzun süreliğine gelinirse Rodos'a, yakınlardaki Simi ya da Kos'a da gemi ile geçmek mümkün. Biz 25 EUR karşılığı günü birlik bir tur alarak, Simi adasına geçmeye karar veriyoruz. Bu turları, bir-iki gün öncesinden ayarlamakta fayda var ama. Çünkü, adada her daim oldukça kalabalık bir turist grubu olduğundan, tur kapasitesi kolay doluyor. Heveslenip, hayal kırıklığına uğramamak için planlı olmak en güzeli...

Gemiler, İstanbul'un ada vapurlarından hallice. Yolculuk 1,5 saat sürüyor. Simi  Rodos’a göre oldukça küçük. Cunda benzeri bir ada. Ama rengarenk neoklasik evleri, limandaki güzel lokantaları, adanın arka tarafındaki halen papazların yaşadığı ve Ortodokslar için oldukça kutsal kabul edilen Panarmitis Manastırı ve buradaki müzeler ile, görmeye değer bir yer bence.

Simi Adası
Ada yerleşimi konum gereği biraz yokuş da olsa, sokaklar arasında gezmek, sevimli Rum evlerini fotoğraflamak keyifli. 500 basamaklı Doğru yol olarak bilinen, zamanında tüccarların ve kaptanların yaşadığı sokaklardaki iki katlı, pastel renkle boyalı evlerin olduğu sokaklar ve bu sokağın bitimindeki manzara ise gerçekten çok fotografik. 

Simi Adası


 
Simi Adası

Kali Strata (Doğru yol) Tüccar ve kaptanların evlerinin olduğu adanın en eski ticaret yolu 
Kali Strata'nın muhteşem deniz manzarası
Küçük Balıkçı Heykeli

 Panarmitis Manastırı
Bence iş gitmekte değil. Gidince gördüğünü benimsemekte, sevmekte. Her yolculuk sonrasında içimin daha bir zenginleştiğini hissederim ben. Gördüğüm her yenilik, güzel anılar hanemde pırıl pırıl parıldar. Yeni yolculuklarım için önümü aydınlatır bu anılar. Umut verir bana. "Dünya, sevmesini bilene çok güzel" derim ve onu sevmeye üzerinde yaşanan onca kötülüğe rağmen, kaldığım yerden devam ederim. Siz de öyle yapın.

Yolların hep güzelliklere açıldığı, yolculuk düşlerinin hiç bitmediği yeni rotalarda görüşmek üzere... 


Yorumlar

  1. Bayıldım Sonatcığım...bu sene için çok güzel fikirler verdin..sağol.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim üstad... Giderseniz, güzel gönlünüz çok daha farklı güzellikler görür eminim.

      Sil
  2. Rodos'a bir takım ön bilgilerle gitmeme rağmen ne çok şeyi atladığımı bu yazını okuyunca fark ettim. Demek ki bakmışım ama görmemişim. Ayrıca güzellikleri görmek, hissedebilmek ve bunları başkalarına aktarabilmek de çok başka bir yetenek. Sonat'çım güzel Rodos'a bir kez daha gittim geldim sayende. Gezme arzun, hayallerin ve yazma yeteneğim hiç eksilmesin arkadaşım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayallerimin ve yazılarımın en birinci ortağı Filiz'im... Kimbilir belki bir Nisan ayında Kyoto'da bahar dalları altında birlikte gezeceğiz;-) Ya da Sofya'da... Kim tutar bizi ve hayallerimizi...

      Sil
  3. Sonat'cim
    Guzel ve detayli anlatimin icin cok tesekkurler. Ben sayende onceden bilgilenmis gidiyor olacagim. :) Senin kadar guzel fotograf kareleri yakalayabilece miyim bilemiyorum ama hem otelin hem de Tamam in tadini cikaracagimdan kuskun olmasin...
    Yeni gezi yazilarini bekliyor olacagim.
    Sevgiler, Safir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Safir'cim, umarım sen de en az benim kadar mutlu anılarla dönersin adadan... Yorulduğun bir yılın ardından ballı lokma tatlısı niyetine bir gezi olsun.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

AŞK'a Yolculuk

Doğu'nun Kıyısında Bizi Bekleyen Köylere Doğru...(Divriği - Kemaliye Gezisi)

Körfez'in İncisi: Karamürsel