Kayıtlar

Ocak, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Biten ayın ardından

Resim
  Bir Ulusu Giydirmek sergisinde Kardelen Aysel'in bir çizimi Koca bir ayı, acısıyla tatlısıyla geride bırakıyoruz işte. Yeni yıla umutla, heyecanla girdik ama bu ayın payına düşen bolca hüzün oldu. Hayatıma giren, sevdiğim, değer verdiğim insanlardan sonsuzluğa gidenler, yüreğimin bir köşesinde derin bir boşluk yarattılar. İnsan bu eksiklerin açtığı o çukuru dolduramaz hale gelene kadar, dayanıyor herhalde tüm bu acılara... Gidenlerin yeri dolmuyor ama, her eksilenle anılar denizinde kaybolmalar devam ediyor biraz biraz... Ne mutlu ki, geçmişe dair anımsananlar daha çok güzel anılar oluyor. İnsan doğası sanırım, acıyı olmasa da kötü anıları çabuk siliyor zihinden. Belki de o yüzden hep geçmişi "güzel günlerdi" diye anmalarımız. Her şey geçmiş olduğunda, dünde kaldığında daha güzel görünüyor gözümüze... Bugünlerin kıymetini de zaman düne döndüğünde anlayacağız elbette. 'Yarın' her ne kadar umut demek olsa da, bilinmezliklerle dolu. Bugünü yaşamak ise an

Allahaısmarladık canım öğretmenim

Resim
Değerli eğitimci Güngör Aytekin'in aziz anısına saygıyla... Allahaısmarladık canım öğretmenim! Kaç kişinin hayatına dokundunuz bizler gibi bilmiyorum. Ama Ankara Anadolu Lisesinin ilk mezunlarından olan ben ve sınıf arkadaşlarım için çok kıymetli ve özel bir insandınız. Okumayı seven çocuklara edebiyatın doğru kapılarını açmak, doğru yazarlarla-şairlerle tanışmamıza yardım etmek için elinizden geleni yaptınız. Bize sadece edebiyatı değil, hayat duruşu da öğrettiniz. Siz de bizim Ölü Ozanlar Derneği’nin Nolan Keating’iydiniz adeta. Ders kitaplarının dışına çıkardık çoğunlukla. Bizi nitelikli eserlerle tanıştırırdınız. 80 sonrası kanı kaynayan, hayatı yeni öğrenen gençlere Nazım’ın, Ahmet Arif’in, Hasan Hüseyin’in şiirlerini okumaya o dönemde kaç edebiyat öğretmeni cesaret ederdi? Sabahattin Ali’nin, Yaşar Kemal’in kitaplarını ödül olarak verirdiniz okuldaki kompozisyon yarışmaları sonrasında… Biz liseden mezun olduğumuzda, Siz de emekli oldunuz ama bizlerle bağınızı hi

Bir Kazanın Anımsattıkları

Resim
14.01.2018 Trabzon Havalimanında Pegasus Uçağı Geçen haftasonu Ankara'dan Trabzon'a giden  uçağının pistten çıkması haberi ile zihnimde bir sürü geçmiş bilgi canlandı. Eskiden uçak yolculuklarından ciddi olarak korkan bir gezgindim ben. Ülke sınırları dışına olmadıkça yolculuğum, yolda geçirilecek zamanı asla yorgunluk olarak algılamaz ve karayoluyla giderdim hedeflediğim yerlere. Yolda olmak fikri beni mutlu etmeye yeterdi. Gözlerimin önünden yavaşça akıp giden hayatı izlemek, uzak köylerin, şehirlerin görünen ışıklarına dair hayaller kurmak bir yol ritüeli gibi gelirdi. Ama yıllar itibariyle yolculuk alışkanlıklarım da değişti. Artık şehri bir an önce terk etme arzumdan mı, yoksa korkularımı aşmış olmanın verdiği bir iç huzurundan mı bilmem uçak yolculukları da beni en az tren ya da otobüs yolculuğu kadar mutlu eder oldu. Olmuştu yani... Bundan sonra bir süre, yeniden düşünerek alacağım sanırım biletlerimi.  😖   Trabzon uçağının denize düşmeye ramak kala iniş

Mektupla gelen dostluk

Resim
Çok hayal kurulan, bolca kitap okunan bir çocukluk döneminde, harçlıklarımdan artırdığım para ile, denk geldikçe aldığım tek dergiydi "Milliyet Çocuk". Şimdilerde hayal meyal hatırladığım dergi bölümlerinde çizgi romanlar, genel kültür bilgileri, çocuk edebiyatının seçkin örnekleri, benim yaşıtım sayılabilecek çocukların yaptığı resimler, yazdığı öyküler ve şiirler olurdu. Bir de derginin arkalarında mektup arkadaşı arayan çocukların çağrıları...    Okuduğum her sayıda, çocuk dünyamın zenginleştiğini fark ederdim. Ama hayatımın en büyük değişikliğini 1981 yılının Ekim ayında aldığım dergi sonrası yaşadım. Derginin arkasındaki bir mektup arkadaşı çağrısı, nedense diğerlerinden daha çok ilgimi çekti. Yakın bir zamanda Bulgaristan'dan göç ettiğini ama şimdilerde İstanbul'da yaşadığını söyleyen Filiz adlı kıza mektup yazmak ve bu sayede onunla arkadaş olmak istedim.    😊       İşte her şey o çağrıya yanıt veren bu mektupla başladı. Yaklaşık 10 yıl sürdü me

Gençliğin En İyisi - La Meglio Gioventu

Resim
Uzun süredir izlenecekler listemde bekleyen bir filmle girdim 2018'e. Bol ödüllü bir İtalyan filmi " Gençliğin En İyisi ". Öyle işten eve gelince ayakları uzatıp izlenecek cinsten değil ama. Biraz uzun, 6 saat sürüyor. Ama kesinlikle filmi izlemeye başladığınızda, aklınıza saate bakmak gelmiyor. Çünkü her şey çok doğal. Ben, hayatı olanca duruluğu ile anlatan filmleri izlemekten, böyle kitapları okumaktan büyük keyif alıyorum. Ne anlatmak istemiş acaba diye düşünmeden, doğrudan olayın içine girmeyi seviyorum. " Gençliğin En İyisi " aynen böyle bir film işte. İtalyan yönetmen ve şair Pasolini'nin 1954'te yayınlanmış şiir kitabından almış film adını. Bu  isim bile, şiir gibi bir sinema şöleninin habercisi aslında. 1966 yılı yazında fonda çalan  "The House of the rising Sun" eşliğinde, Roma'da başlıyor olaylar. Film boyunca kullanılan ve akıp giden yıllara eşlik eden tüm müzikler harika... (Ben yazının sonuna filmdeki şarkıların liste

Yeni yıl, yeni umutlar, yeni başlangıçlar...

Resim
  Dört yıl önce bugün başlamıştım bu maceraya... Çıktığım yolculuklardan günlüğümde kalan anılar, albümlerdeki fotolar unutulmasın diye, bulduğum geniş bir zamanda blog yazmaya niyetlendim. Başarılı oldum mu? Sanmam. Hala anılarımı düzenli olarak buraya aktaramıyorum ne yazık ki. Ama yılın son haftasında başıma öyle bir şey geldi ki, içim acıdı. Tüm gezi fotoğraflarımı kaydettiğim harici disk, bir anda görünmez olmayı seçti. 😢 Eylül ayında yaptığım Prag gezimi yazıyordum oysa bloğa büyük bir heyecanla. Yılın son gezi yazısı olacaktı... Olamadı.   Tüm fotoğraflarım bir anda yok olunca, öylece kalakaldım. Anılarımı kaybetmiştim. Günlüklerde kalan satırlar, belleğimde o harika anlara dair çok güzel anı kırıntıları vardı elbette ama, zaman içinde unutulacak o anlara dair tüm izler, dönüp bakacağım fotoğraflar bilinmez bir boşlukta uçuşuyordu şimdi.    Lise yıllarında başarılı bir kimya öğrencisi olamasam da Lavoisier'in "Hiç bir şey yoktan var olmaz, varken de yok ol