Güzelliklere Açılan Kapı: Lavanta Kokulu Köy KUYUCAK
(❤) |
Mavi huydur bende (*)... Gönül penceremde, en sevdiğim
renk maviye açılsa da, severim tüm renkleri umutla yine
de. İnsanları, durumları, şehirleri de bir renkle tanımlamak, anılarımda
öyle iz bırakmalarını sağlamak iyi gelir bana. Kars beyazdır, Kaş turkuaz...
Mardin sarıdır, Antakya ebruli... Artvin yeşildir, Ankara gri... Ben değilim
aslında bu renkleri yakıştıran şehirlere. Hayat doğal olarak
buluyor, bulduruyor yakışanını. Isparta Keçiborlu kazası Kuyucak Köyü de böyle
bulmuş olurunu. Moru seçmiş... Yeri göğü mor kılmışlar, kucak kucak, mis gibi
sunuyorlar gelenlere...
(❤) |
Bu sene Temmuz ayında Göller Bölgesine doğru
yaptığım bir haftasonu kaçamağında gidip gezdiğim ve hayran kaldığım bu köyün
adını, ilk defa "Gelecek Turizmde" diye anılan bir destek programında
gördüm aslında. O tarihe kadar benim bildiğim tek Kuyucak,
Sebahattin Ali'nin romanına kahraman olan Yusuf'un doğduğu Aydın'ın
bir kazasıydı oysa.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı ve Anadolu Efes'in ortaklığında sürdürülen programın amacı
Türkiye'nin turizm potansiyelini ortaya çıkarmak, bu alandaki istihdamı
artırmak ve sürdürülebilir turizm projeleri üzerinden yerel kalkınmaya destek
olmaktı. Ama, benim ilgimi en çok, bu amaçla yola çıkanların
genellikle kadınlar olması çekti nedense...
(❤) |
Kadın isterse, her şey değişir, güzelleşir
diyenlerdenim ben de😉 O yüzden ilgi ile takip ettim yapılanları. Projenin
ilk dönemlerinde Bursa'nın Misi köyü kadınları, yerel lezzetlerini ve
ipekböceği ile yaptıkları geleneksel el sanatlarını
tanıttılar. Ardından Mardin'in kadınları, eski bir Mardin evini harika
İpekyolu Misafirevine çevirdiler...Seferihisar'daki kadınlardan geldi
sonra ses. Yörenin birbirinden güzel doğal lezzetlerini markalaştıracağız
ve herkese tanıtacağız dedi onlar da... Urfalı kadınlar biz de varız dedi.
Göbeklitepe ile bir kez daha dikkat çeken taş işçiliğini yeniden hayata
geçirmek için sıvadı onlar da kollarını, yanlarına birkaç aynı ruhta erkeği
alarak... Ama kanımca en köklü etkiyi yaratan, Isparta'nın Kuyucak Köyü
kadınları oldu. Yıllardır sessizce yaptıkları üretimden, bir peri masalı
yarattılar.
(❤) |
Köyü görüp de, bunu kabul etmemek mümkün değil gerçekten... "Kuyucak"
adının tılsımı bu herhalde... Dokunduğunu güzelleştiren kahramanlar
yetiştiriyor.😊 Aynı Sebahattin Ali’nin romanda düzene,
kadere isyan eden Yusuf’u gibi, Kuyucak Köyü kadınları da, güzeller
güzeli köylerinin bu şekilde kendi kabuğunda yaşamasına isyan ettiler ve gerek
köylerinin gerek kendilerinin hayatının akışını değiştirmeye kalktılar.
(❤) |
Bundan sonra da peri masalı başladı işte.
Önce kadınlara bir kooperatif kurduruldu. 20 kadından oluşan
kooperatif üyelerine, aromatik bitki yetiştiriciliği, kooperatifçilik, ev
pansiyonculuğu, hijyen, güzel konuşma, girişimcilik, satış ve alan tanıtımı
gibi konularda eğitimler verildi. Hatta tecrübe olsun diye, kadınlar Fransa'ya
bile götürüldü. İşte bundan sonra da, köye değen o sihirli el sayesinde,
değişim-gelişim başladı...
İşte tüm bu bilgiler ışığında çıktık yola. Köye sabah
saat 7 gibi ulaştık. Gün yenice doğmuştu. Toprakta, evlerin üzerinde gecenin
gölgeleri vardı daha... Köyün girişindeki bir dondurmacıda
"Barcelona" tabelası, onun yanında da sağa-sola yatmış, yıkılmak
üzere olan terk edilmiş eski evler dikkatimi çekti ilk olarak. Bu
tezat Anadolu'nun her yerinde var elbette. Ama gönülden geçen, Gelecek
Turizmde projesinin köyün geneline sihirli değneğini değdirmesi yönünde...
Oraya ait olmayanların köyden çıkarılmasını, yıkılsın diye beklenen o evlerin
restore edilerek köyde konaklama imkanlarının artırılmasını istiyor insan…
(❤) |
Bugün yaklaşık 3.000 dönümlük bir alan
lavantalarla kaplı Kuyucak ve civarında. Tarlalar haziranda tomurcuklanıyor,
temmuzda çiçekleniyor ve ağustosta da hasat yapılıyor. Lavantaların güldeki
gibi koku kaybetme endişesi olmadığı için, erken saatte hasat zorunluluğu olmadığını
ve az suyla bakımlarının yapılabildiğini, bunların da kazancı artıran bir durum
olduğunu öğreniyorum orada.
(❤) |
(❤) |
(❤) |
(❤) |
(❤) |
(❤) |
Gözümüz gönlümüz bu güzelliğe doyunca, açlığımızı
anımsıyoruz … Kuyucak'ta lavanta kokulu kadın kooperatifinin açtığı
şirin çardak altı tesiste yapıyoruz kahvaltımızı. Gözleme, haşhaş ezmesi,
lokul... herbiri kooperatif üyesi kadınların birbirinden güzel el emekleri... Ama dar zamana yığılan bu kalabalık yormuş
köyün güzel, üretken kadınlarını... Hizmete yetişemiyorlar. Zamanla olacaktır.
Yılgınlık, yorgunluk yaşamadıkları takdirde, her yıl üzerine daha güzel
başarılar ekleyecektir.
(❤) |
Köy muhtarı emekli öğretmen Mehmet Aydemir'in
çabasıyla, 145 dönümlük hazine arazisinin, köy tüzel kişiliğine geçirildiğini
öğreniyorum kahvaltı esnasında. Amaçları Lavanta tarlaları arasında
ahşaptan evler yaparak, lavanta turlarını konaklamalı hale getirmekmiş. Umarım,
bunu da başarırlar. Araziler köy tüzel kişiliğine ait kalır. Rant
sağlamayı ve el attıkları yerin posası çıktıktan sonra fırlatıp bir kenara
atmayı planlayan şehir eşkıyalarının, rant düşkünlerinin eline geçmez
buraları... Var çünkü bunun örnekleri. Alaçatı 20 yıl önce kendi halinde güzel
bir köyken, bugün geldiği nokta çok mu güzel sizce? Ben, yerel hayatı bozmadan,
oradaki insanların hayatlarını, alışkanlıklarını değiştirmeden yaşanan
gelişimden yanayım. Değişime-gelişime evet, dönüşüme, tek tipliliğe, turist
soygunculuğuna, kültür yok ediciliğine hayır diyorum ısrarla…
(❤) |
Gezinin asıl amacı lavanta tarlalarını görmek
olsa da, amaca ulaştıktan sonra civarda gezmeye kim engel olabilir diyoruz J
Kahvaltı sonrasında lavantalara veda edip, rotamızı Eğirdir’e çeviriyoruz. Gölde,
gecenin ve sabahın üstümüzdeki yorgunluğunu atmadan önce, Burdur Müzesine
uğruyoruz. Müze, Anadolu'daki en güzel müzelerden biri bence. Daha önce yaptığım
Sagalassos gezimde yazdığım bu
yazımdan müze ile ilgili detaylara
ulaşabilirsiniz. Sagalassos ve Kybiria antik kentlerinin
bulgularıyla dolu, harika bir sunuma sahip bu müzeyi herkes görmeli bence...
Öğleden sonra, Eğirdir Gölü'nde yüzme molası
veriyoruz. Göl, haftasonu olması nedeniyle oldukça kalabalık. Suyu bulanık ve
çok sığ... İki neden de keyifle yüzmeme engel oluyor. Ama yine de, "gölde yüzmedik"
dememek için giriyoruz suya. Sonrası sahil kenarında sohbet muhabbet.
Akşama doğru otele eşyaları bırakıp, bir duş alıp
Eğirdir'in tepelerindeki seyir terasına gidiyoruz. Daha önce gelip
gördüğüm kır kahvesinden hallice görünümlü manzara terasını, bugün böyle
düzenlenmiş, seyir balkonları oluşturulmuş, tertemiz bir halde görmek çok mutlu
ediyor beni. Manzara gönlümüzü, gözümüzü doyuruyor ama acıkan karnımızı da
doyurmamız lazım. Bunun için de, Yeşilada tarafına geçiyoruz. Eğirdir'in en
güzel balık lokantaları burada...
Ertesi gün, kahvaltı sonrası Kovada gölü Milli
parkına gidiyoruz. Bu göl, belki de göller bölgesinin suyu azalmayan ender
göllerinden biri. Suyu yemyeşil, manzarası çok güzel, ortamı
huzurlu... Milli park alanı zengin bir bitki örtüsüne sahip. Kızılçam, karaçam,
meşe ve ardıç gibi ağaç türleri ile çok sayıda maki florası kaplı her yer. Suyun
yeşilliği biraz bu gölü kaplayan bitki örtüsünden, biraz da suda bulunan
tortulardan ötürü...
Eğirdir Gölü’nün güneye devamı olan Kovada Gölü,
aradaki dar bölgenin alüvyonlarla dolması sonucu ayrı bir göl halini almış.
Gölü kaplayan yeşil alan içerisinde yaşayan canlı türlerinin, ne yazık ki
hayatta olmayan örnekleri, Milli park girişindeki park tanıtım ofisinde
sergileniyor...
Buradan Yazılı Kanyon'a gidiyoruz. Yazılı Kanyon
da Milli Park. Hafta sonu olması nedeniyle piknikçilerle dolu. Havaya
yayılan mangal kokusu, kanyonun içlerine doğru yürüdükçe doğanın sunduğu eşsiz
kokuların arasında kayboluyor Allahtan. Kanyona adını veren yazıt, iç
kesimlerde bir kaya üzerine eski Yunan şairlerinden Epiktetos'un yazmış olduğu
"Hür İnsan üzerine Şiiri" aslında...
Şöyle diyor Epiktetos şiirde;
"Ey yolcu, yol hazırlığını yap ve koyul
yola, şunu bilerek;
Hür kişi sadece karakterinde hür olan kişidir.Kişi hürriyetinin ölçüsü bizzat kendi doğasında bulunur.
Ve kararında içtenlikliyse hür kişi,
Yüreğinde ise dürüstlüğü, işte bunlar asil yapar kişiyi
Ve bununla yücelir hür kişi hatalarla değil
Ana-babadan gelen uydurma bir asaletten tat almaz o;
Zira ana baba değildir hür insanı doğuran
Zeus'tur herkese ata olan ve de tek kök insanoğluna
Herkesin tek şansı vardır, o alır kader icabı beden güzelliğini
Budur soy güzelliği ve hür olma hali gerçek anlamda
Ruhen köle olan ise saklamaz kötü sözden, katmerli köle olmasa da
Aşırılıktır şiarı bu kişinin, yüreğinde soysuzluk vardır.
Ey yolcu Epiktetos köle bir anadan doğmuştu ama
Yüceydi herkesten, bir kartal gibi, bilgelikte ise takdire şayandı ruhu
Söylemem gerekirse tanrısal bir varlık doğurdu onu
Keşke şimdi de bu mümkün olsa
Böylesine yararlı ve sevinç kaynağı bir insan
Tüm ünlü kişiler arasında köle bir anadan dünyaya geldi
Bu şiirin verdiği ilhamla, Aksu çayının kanyon
içinde oluşturduğu küçük göl sularından birinde yüzme molası veriyoruz yine. Su
buz gibi. Bu yorgunluğu, ancak böyle bir soğuk, bıçak gibi kesip alır bu
bedenden diyoruz. Buz gibi suya, bedenimizi olmasa da ayaklarımızı sokuyoruz...
Bir gezi de böylece bitiyor işte.
Geride nice renkli, güzel anı bırakarak...
Gittiğin yerde gördüklerin değil, gözlerini
kapattığında o yerden akılda ve gönülde kalanlardır önemli olan diye
düşünüyorum. Benim aklımda da gönlümde de Kuyucak Köyünün emek veren insanlarının
güzelliği kalıyor bu hafta sonuna dair. Doğanın muhteşemliği bir de...
Görmek istediğimizde, aslında tüm güzelliklerin
burnumuzun dibinde olduğunu unutmadan gezeceğimiz yerlerde buluşmak ümidiyle…
(*) Edip Cansever şirinden
(❤) Yazıma eşlik eden Lavanta Vadisindeki
bu muhteşem fotoğraflar için dostum Serhat Güler'e ve fotoğraflardaki sevgi dolu bakışların sahibi, güzel manken, biriciğim, geçmişim, canım arkadaşım Filiz
Güler'e sonsuz teşekkürlerimle... ❤ 🙏
Sonat'cığım muhteşemdi. Bu yazılarını ileride kitap halinde görmeyi diliyorum.
YanıtlaSilBeğendiğinize sevindim üstad. Gezi günlüklerimi keşke tümüyle aktarabilsem buraya... O bile bana yetecek aslında. Bir de emekli olup, döneceğim günü düşünmeden doya doya gezebileceğim günlerin gelmesini istiyorum. Seviyorum sizi biliyorsunuz değil mi?
YanıtlaSilBu güzel yazıları yazdıran duyarlılığına bayılıyorum Sonat'ım. Dilerim daha nicelerine vesile olacak güzel, uzun ve unutulmaz seyahatlerin olur canım arkadaşım.❤
YanıtlaSilHep diyorum ya Filiz'im, hayat bizi ilginç bir şekilde bir arada tutuyor diye. Bence birlikte gidilecek daha çok yolumuz var ve bu yolda, tıpkı bu gezideki gibi nice güzel kesişmelerimiz olacak... Varlığın, yüzümde hep bir gülümseme... ❤ Teşekkürler canım arkadaşım.
YanıtlaSilYine harika bir anlatım, yine güzel bir yazı. Öyle güzel yazıyorsun ki, okuyanın, anlattığın yerlere gitme isteği duymaması mümkün değil. Eline, yüreğine sağlık.
YanıtlaSilNe güzel üstad böyle şeyler duymak. Görmek istedikten sonra, güzelliklerin hepsi yanı başımızda aslında. Kuyucak'lılar son iki yıldır köye gelen turiste inanamıyorlar. Daha kat edilecek çok yol var belki ama, ben doğallık bozulmadan yapılsın birşeyler istiyorum. Gidenler de bu hoşgörüyü göstermeli bence... İzmir'e de uzak değil üstad. Kaçıverin seneye temmuz ayında bir haftasonu. Değiyor inanın ki... Üstad'a da selamlar, sevgiler...
YanıtlaSilÇok niyet ettim gidemedim. Kahrolsun ba(ğ)zı şeyler.. Takipteyim sizi.
YanıtlaSilTeşekkür ederim😊 Sizler gibi aktif değilim bu alemde ama, paylaşmak ve paylaştıklarının birileri tarafından okunması güzel gerçekten... Fırsat yaratabildiğinizde görün oraları derim. İyi geliyor insana. Hala güzel insanlar, sade hayatlar var dedirtiyor.... Muhteşim doğa ise bonusu😉 Sevgiler🙋🏻
YanıtlaSilBu sene mavi ve yaz bana yetmedi, biliyorsun. Daha yazin bittigini idrak edemeden yagmurlu ve koyu gri bir Ankara'ya donmus olmak yeterince uzucuyken simdi yazini okudum ve kokusunu alamasam da lavantalarin morunu siddetle hissettim Sonat cim. :) cok guzel bir yazi olmus, her zamanki gibi. Epiktetos in siiri ise cok guzel. Hemen deftere 'elle' yazip ara ara okuyacagim. Insana dair bilgece dusunceler.
YanıtlaSilGezilerin ve buraya aktaracagin anilarin bol olsun sevgili arkadadim...
Safir'cim, gerçekten karanlık bir Ankara günü... Ama biraz önce başlayan yağmur mis gibi toprak kokusu doldurdu içeriye. O grilik bir anda dağıldı, masmavi oldu herşey.☺️ Bence herşey güzelliği görme arzumuzda saklı. Dilerim benzeri nice güzelliğin keyfini birlikte çıkaracağımız günlerimiz çok olur😘 Teşekkürler yorum bıraktığın için...
YanıtlaSil