Kayıtlar

Şubat ayı, yazı ayı olabilecek mi?

Resim
Çocukluğumdan beri sözcüklerin büyülü dünyasında dolaşmak mutlu etti beni. Okuyarak başladığım bu yolculuk, bir süre sonra içimde birikenleri kendim için yazarak saklamaya evrildi. Okuduğum zamanlarda gittiğim o uzak diyarların bende yarattığı etkileri, yaşadığım gerçeklerle harmanlayıp kendi sözlerimi kayıt altına almaya başladım... Yazmak, yaşarken bir yerlerde korumaya aldığım gerçek beni de gösterdi bana. Kırılgan ama gerektiğinde bir o kadar da cesur, meraklı ama kişisel sınır güvenliğine önem veren, suskun ama sevdiği konularda yorulmayan bir geveze... Yaşadığım iyi-kötü, güzel-çirkin ne varsa her birinin beni götürdüğü duygu dünyasıyla, yazarken yüzleştim. Nasıl kızdığımı, nasıl üzüldüğümü, en çok nasıl sevindiğimi, ne kadar sevebildiğimi, ne kadar öfkelenebildiğimi, neleri merak ettiğimi, nelerden vazgeçmem gerektiğini, neleri unutabildiğimi ya da nelerin unutulmaz izler bıraktığını yazdıklarım öğretti bana. Yakın bir zamanda okuduğum bir köşe yazısında, okuduklarımız

Bir ay geçip gitti bile...

Resim
Hayat biz ne plan yaparsak yapalım, hissemize ne düşerse onu yaşatıyor bize. Bunu kabul ettikten sonra güne, olana katlanmak, gelene sevinmek, gidene üzülmemek, bitişlerin yeni başlangıçlar olduğunu görmek sanki daha kolay oluyor. Koca bir ayı, bu dinginlikle tamamladım ben de.   Geçmiş aylara göre, başucumda ya da çantamda her daim olan kitapları bu ay istediğim sıklıkta okuyamadım belki ama, bir telefon uygulaması ile (@storytel) bolca  dinledim. Bizzat yazarının ya da başarılı bir seslendirme sanatçısının okuduğu kitabı dinlemek de okumak kadar keyif verdi bana. Üstelik dinlemek daha hızlı oluyor. Bir aya 9 kitap sığdırabildim böylelikle. 🙌     Aylar öncesinden bambaşka umutlarla aldığım konser biletlerimi açığa almak zorunda kalsam da, müzik hep yanı başımda oldu yine. Bu ay en çok Chopin ve Evengy Grinko dinledim sanırım. Onların müziğindeki sakinlik iyi geldi bana. 💗    Atölyeye gidemeden ay bitecekti neredeyse. Ama son hafta, pazar günü yarım kalan işlerimi biti

Herşeye rağmen, kıymetlisin hayat ...

Resim
Yeni umutlar, yeni başlangıçlar ummuştum bu yıla başlarken, ama kader bana gülüyormuş, bilemedim. Sağlık, huzur ve bolca seyahatti beklentim... Her biri, varsa ömrüm, sonraki yıllara ertelendi... Sağlıkla ilgili ciddi sınavlarım oldu. Hastalıklar, ameliyatlar yaşansa da, sonu iyilik olan bu dertleri kafaya takmamaya çalıştım yine de. Tökezledikçe, her zaman olduğu gibi tutunacak dallar buldum ve ayağa kalkmayı başardım kendimce. "İyiyim artık" dediğim anda, kalbim hiç ummadıklarım tarafından fena halde kırıldı. Bencilliğe, acımasızlığa, hoşgörüsüzlüğe, şımarıklığa, hadsizliğe olan dayanma gücüm mü azalmış bilmiyorum ama, canım bu sefer fena yandı. İnsanlığımı kaybetmeden, benim için hata olanlardan vazgeçtim usulca. "Bu da geçer ya hu" diyerek, kendi huzur alanımı koruma altına aldım bir kez daha. Tüm bu yaşadıklarım, hayatın beni daha büyük bir acıya hazırlaması içinmiş meğer. Yıllar önce aile tarihimizin başladığı o güzel günün 2018 yılına denk gelen sabah

Savaş, ruhumuzda sakladığımız güzellikleri yok edebilir mi?

Resim
Suriyeli sanatçı Tammam Azzam'ın Şam'da bir yıkıntıya yaptığı fotoshop (Fotoğraf  buradan ) Suriyeli sanatçı Tammam Azzam'ın Şam'da yıkılmış duvarlar üzerine yapmış olduğu "Özgürlük" adlı bu fotoshop, internette gezinirken karşıma çıkıverince gözlerim doldu. Dünyanın bildiği bu en güzel öpücüğü, bir zamanların en güzel şehirlerinden biri olan Şam'da, savaş izlerine oldukça hakim bir yapının duvarında görmek başka nasıl etkiler normal bir insanı? Etrafımız bu kadar çok ızdırapla çevrelenmişken, hayata her zamanki rutininde  devam etmek eminim birçoğumuzun canını acıtıyor. Televizyonda, internette acıya dair gördüklerimiz çoğaldıkça, sosyal medyada paylaşılan diğer gülen yüzlerden farkı olmayan bir görsellik gibi algılıyoruz paylaşılan bu kareleri. Bakıyoruz ve geçiyoruz... Adeta bir merhamet yorgunluğu yaşadığımız. Normal tepkiler veremiyoruz tüm bu tanıklıklarımıza. Dünyanın birçok yerinde geçmişte olduğu gibi bugün de acı çeken, sevdiği insanl

Bir Geziden Geriye Kalan Anılar: PRAG

Resim
2017 yılın son yazısı olacaktı bu yazı. Günlüklerde bekleyen onlarca gezi yazısı buraya aktarılmayı beklerken, ben kışa en yakışan şehirlerden biri ile veda etmek istemiştim 2017'ye... Eylül ayında yapılmış 4 günlük bir Prag gezisinden bende kalan izleri aktaracaktım. Ama hiç aklıma gelmeyen bir tatsızlıktan ötürü,  yazıyı yayınlayamadım. Geziye dair fotoğraflarımı kaydettiğim harici diskim bir anda görünmez oldu. Fotoğrafsız bir gezi yazısının ne anlamı olabilir ki?   Bekledim. Sabırla harici diskime sakladığım anılarımın kurtarılmasını bekledim. Ama onda da talihsizlikler bırakmadı peşimi. Baktım olmuyor, elimde kalanlarla devam edeyim dedim yola... Yazının ikinci gününden sonraki fotoğrafların büyük bir kısmı, geziyi birlikte yaptığım Nihal ve Birgül'e ait. Bu can sıkıcı dönemde, anılarımı kurtarabilmem için verdikleri desteğe çok teşekkür ederim. Seviyorum sizi kızlar.  💞   Gelelim bu kısa süreli kaçamağa...Yıllar önce yine bir Eylül ayında geldiğim bu şehri, ikinc

Hayal Kurmak Güzel Şey...

Resim
            Bazı görüntülerin, kokuların insan üzerinde yarattığı etki gerçekten çok büyülü. İnsan gezdikçe, anı biriktirdikçe, gördüğü yerler ve anılar birbirine karışmasın diye belki de, belleğin küçük bir oyunu olarak, o yerle ilgili en etkiliyici özelliği kaydediyor zihninin derinliklerine... Bir renk, bir koku, şarkı ya da... Bazen bir rüzgar... Bazen bir yüz...Sonra, ne kadar zaman geçerse geçsin üzerinden, hiç ummadığınız bir anda bile o kokuyu ya da o şarkıyı duyduğunuzda, benzer bir rüzgarla ürperdiğinizde, yüzünüze bir gülümseme yayılıveriyor veya gözleriniz doluyor bir anda...Yıllar önce gittiğiniz o şehre ait anılar, belleğinizin derinliklerinden çıkıp sizi hayallerinizde kısa bir yolculuğa çıkarıyor. İşte bu yüzden; bindiğim her arabalı vapurda Bozcada'yı, yediğim her güzel yeşil zeytinde Kozak yaylası'nda Demirciler Köyü'nü, kavurucu sıcakta Adana'yı, bulutların üzerinde iken Gito Yaylasını hatırlarım... Siena sakız sardunyadır benim için, Cordoba

Şubat ayının ardından

Resim
Necati Cumalı'nın "Pazar Günü" şiirine, Emre Lüle'nin yorumu Poliplastik duvar heykeli/Dizelerin Renkleri Sergisinden  Ne planlarla başladığım yılın ikinci ayını, buraya hiç bir şey yazmadan sonlandırdım. Hayat biz planlar yaparken, gülümsermiş bir yerlerden. Gerçekten, 2018'in ilk iki ayı bu sözü doğrularcasına acı sürprizlerle dolu geçti. Peşpeşe gelen kayıplar, hastalıklar... Olmadı, yazamadım bir türlü. Ama, böyle zamanlarda yapabildiğim en doğru şeyi yaptım yılmadan. Bolca kitap okudum. Fırsat yarattım sergiye, konsere gittim. Edebiyat, sanat bildiğim en güzel sağaltıcı. Şubat ayı boyunca okuduğum kitaplar, beğeni sırama göre şöyle oldu;   Jack London'ın Martin Eden'ini yıllardır okumak için elime alıp da, ilerletememiştim. Hani olur ya bazen öyle. Başlayınca bir kitaba araya bir şeyler girer. Okunmuş sayfaların büyüsü bozulur. Yeniden baştan alırsın, olmaz. İçine giremezsin sayfaların. Koyarsın kitabı bir kenara ve doğru zamanın gelmesini